6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun satıcının ayıptan sorumluluğunun düzenlendiği 227.maddesinde satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcının; satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkan varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme seçimlik haklarını kullanabileceği, ayrıca genel hükümlere göre tazminat hakkının saklı olduğu hükme bağlanmıştır. Burada alıcı, seçilen hakkını ne satıcının onayına ne de mahkeme kararına gerek olmadan tek taraflı yöneltilmesi ve varması gerekli irade açıklamasıyla kullanabilecektir. Böylece alıcının seçim hakkını kullanmasıyla seçilen yolun içeriğine göre meydana gelecek hukuksal değişiklikler satıcının onayına ve mahkemenin edim ya da yenilik doğuran kararını gerektirmeksizin salt alıcının yenilik doğuran hakkını kullanması üzerine, kendiliğinden gerçekleşecektir. Eğer alıcı seçim hakkını dava yoluyla kullanılmışsa mahkemenin kararı sadece açıklama ve tespit niteliğinde olacak yoksa inşai bir nitelik taşımayacaktır (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Nihat YAVUZ, Ayıplı İfa, 5.Baskı, Ankara 2016, s.260). Diğer bir deyişle burada alıcının seçim hakkını kullanmasıyla, seçilen yolun muhtevasına göre meydana gelecek hukuki değişiklik satıcının muvafakatini veya mahkemenin edim ya da yenilik doğuran kararını gerektirmeksizin kendiliğinden ortaya çıkacaktır (Prof.Dr.Cevdet YAVUZ, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 10.Bası, İstanbul 2014, s.153).

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde satım sözleşmelerinde ayıplı maldan ötürü alıcı, satılanı geri vererek sözleşmeden dönmek yerine, TBK.m.227/1.b.2 gereğince satılan kendinde kalarak satıcıdan bedel indirilmesini talep edebilir. Bu durumda satış sözleşmesi sona erdirilmiş sayılmaz. Burada kullanılan hak edimler arasında denge kurmaya yöneliktir. Satış sözleşmesi bu hakkın kullanılmasıyla devam etmekte, alıcı ayıplı malı kendisinde tutmakta, ancak ayıbın ortaya çıkardığı edimler arası dengesizliği bedelden indirim hakkının kullanarak gidermektedir (Doç.Dr.Burak ADIGÜZEL, Tacirler Arası Ticari Satış, Ankara 2020, s.172). Bu çerçevede alıcının ayıp oranında bedel indirimi şeklindeki seçimlik hakkını kullanması halinde Yargıtay, semenden indirilecek rakamı belirlerken nispi yöntemin uygulanması gerektiğini ifade etmektedir (Yargıtay 13.Hd. 06.11.2019 T. 2016/24014 E. 2019/10912 K. ; Yargıtay 13.Hd. 13.06.2019 T. 2016/16546 E. 2019/7178 K. ; Yargıtay 13.Hd. 27.06.2019 T. 2018/141 E. 2019/7874 K. ; Yargıtay 13.Hd. 29.04.2019 T. 2019/1463 E. 2019/5308 K. ; Yargıtay 13.Hd. 11.11.2019 T. 2017/825 E. 2019/11133 K. ; Yargıtay 13.Hd. 28.11.2019 T. 2019/5091 E. 2019/11807 K. ; Yargıtay 13.Hd. 05.12.2019 T. 2017/1034 E. 2019/12173 K. ; Yargıtay 13.Hd. 11.03.2020 T. 2018/2513 E. 2020/3180 K. ; Ankara BAM 3.Hd. 18.11.2020 T. 2019/1877 E. 2020/1660 K.). Bu yönteme göre yapılacak hesaplamada satılanın objektif değeri ile ayıplı haldeki objektif değeri arasındaki oran, satış bedelindeki indirimi belirler. Bu oran satış bedeline uygulandığında ortaya çıkan miktar ise indirim sonucu satılan malın değeri olarak tespit edilir (Doç.Dr.Burak ADIGÜZEL, Tacirler Arası Ticari Satış, Ankara 2020, s.173 ; Hakim Mehmet Akif TUTUMLU, Ayıplı Mal Hukuku, 2.Baskı, Ankara 2023, s.303).

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.2.2018 Tarihli 2017/13-531 Esas 2018/409 Karar sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır; “…Dava, davalı şirketten satın alınan dairenin bulunduğu sitede reklam ve ilanlarda taahhüt edildiğinin aksine okul olması planlanan yere olması gerekenden daha büyük AVM yapılması sebebiyle yeşil alanın ortadan kalktığı, dairenin önünün tamamen kapandığı gerekçesiyle satış bedelinin indirilmesi talebine ilişkindir. Gerçek anlamda zarar, mal varlığının irade dışı azalmasına neden olan zarar verici olaydan sonraki durumu ile bu olay gerçekleşmiş olmasaydı bulunacağı durum arasındaki fark olarak ortaya çıkan maddî zarardır ve sözleşmeye aykırılık, eksik veya ayıplı işler nedenleri ile ortaya çıkan bedel farkının ( semen tenzilinin ) ödetilmesi davalarında, indirime konu edilecek miktarın tespiti için doktrinde, “mutlak metot”, “nispi metot” ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler mevcut olmakla birlikte, somut olayda uygulanması gereken yöntem, YARGITAY UYGULAMALARI İLE DE YERLEŞMİŞ BULUNAN “NİSPİ METOT” OLARAK ADLANDIRILAN HESAPLAMA YÖNTEMİDİR. Bu metoda göre satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ( zarar doğurduğu iddia edilen durum olmaksızın halinin ) ve ayıplı ( iddianın dayanağı durumla birlikteki halinin ) değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile mevcut ayıplı hâldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır. Yerel mahkemece açıklanan bu ilkeler ışığında yapılacak inceleme sonucunda varılacak sonuca göre hüküm tesis edilmeliyken hatalı ve eksik bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.”

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 11.11.2019 Tarihli 2017/825 Esas 2019/11133 Karar Sayılı Kararı da benzer yöndedir; “…Dava, satım konusu taşınmazın ayıplı olması sebebiyle bedelin indirilmesi talebine ilişkindir. … Ayıplı mallarda indirilecek miktarın tespitinde; doktrinde, “mutlak metod”, “nisbi metod” ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler mevcutsa da, Dairemizce, Yargıtay tarafından öteden beri uygulanan “NİSPİ METOD” olarak adlandırılan hesaplama yöntemi benimsenmektedir. Bu metoda göre; satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile, mevcut ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır. Somut olayda ise mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın 2015 yılındaki ayıplı yani mevcut halinin rayiç değeri 110.921,00 TL olarak belirlenmesine rağmen bu değer, hesapta taşınmazın ayıpsız objektif değeri olarak gösterilerek hesapta hataya düşülmüştür. Buna göre mahkemece taşınmazın satış tarihindeki ayıpsız yani 105 m2 brüt alana sahip halinin objektif değerinin gerekçeli ve denetime açık bir şekilde belirlendikten sonra nispi metodun uygulanması için yeniden bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilip yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 10.11.2014 Tarihli 2014/9981 Esas 2014/15997 Karar Sayılı Kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere göre; davaya konu araçta gizli ayıp bulunduğu ve söz konusu gizli ayıbın yetkili servisçe dahi tespit edilemediği, bu sebeple yetkili servisin aracı onaramadığı, ancak bilirkişi raporunda belirtildiği üzere araçtaki gizli ayıbın giderilmesinin mümkün olması ve aşırı masraf gerektirmemesi sebebiyle sözleşmeden dönülmesinin de haklı olmadığı, 6098 Sayılı TBK'nun 227/3 (818 Sayılı BK'nun 202/2) maddesi gereğince hakime tanınan yetkinin kullanılması doğrultusunda; ayıp nedeni ile bedelden indirim yapılmasının ve aracın onarılmasının dosya kapsamına daha uygun olacağı, NİSPİ YÖNTEME GÖRE bilirkişi ek raporunda yapılan hesaplamaya göre satış bedelinden indirilmesi gereken miktarın 33.755,79-TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle ayıptan dolayı indirilmesi gereken 33.755,79-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek değişik oranlardaki avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine …” (Benzer yönde Yargıtay 3.Hd. 22.09.2021 T. 2020/8432 E. 2021/8824 K.).

SONUÇ VE İSTEM; Ticari satımlarda alıcının ayıp oranında bedel indirimi şeklindeki seçimlik hakkını kullanması halinde Yargıtay, semenden indirilecek rakamı belirlerken nispi yöntemin uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Bu yönteme göre yapılacak hesaplamada satılanın objektif değeri ile ayıplı haldeki objektif değeri arasındaki oran, satış bedelindeki indirimi belirler. Bu oran satış bedeline uygulandığında ortaya çıkan miktar ise indirim sonucu satılan malın değeri olarak tespit edilir.