GİRİŞ

Limited şirket ortaklarının kamu borçları karşısındaki durumu, sermaye şirketlerinde yer alan temel prensiplerden farklılık arz etmektedir. Uygulamada da ortakların bu konuda sorun yaşadıkları bilinmektedir. Bu nedenle kamu borçlarından sorumlulukta özellik arz eden durumları inceleyeceğiz.

I. LİMİTED ŞİRKET ORTAKLARININ KAMU BORÇLARINDAN SORUMLULUĞU

Sermaye şirketlerinde temel ilke, ortakların şirket adına yaptığı işlemlerden dolayı meydana gelen borçlardan, şirketin sorumlu tutulmasıdır. Zira şirketle ortakların ayrı ve bağımsız malvarlığı, hak ve borçlara sahip olması, sermaye şirketlerindeki temel mantığı oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, Türk Ticaret Kanunu (TTK) m.602 hükmüne göre, “Şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece malvarlığıyla sorumludur”. Hükmün neticesinde, şirket borçlarından dolayı ortakların malvarlığına başvurulamayacaktır. Yani kural olarak alacaklıların, şirkete karşı takip yapmaları mümkünken ortaklara karşı takip yapmaları mümkün değildir. Şirketin, iflas etmesi veya tasfiye edilmesi durumunda dahi alacaklılar salt şirkete başvurabileceklerdir, ortakları takip edemeyeceklerdir. Böylece, ortakların malvarlığı ile şirket malvarlığının birbirinden ayrılması prensibi kabul edilmiştir[1].

TTK ile kabul edilen prensip bu olsa bile, kamu borçları açısından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun ile farklı bir düzenleme ihdas edilmiştir. 6183 sayılı Kanun m.35 hükmüne göre, “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” Amme alacağı, salt vergileri değil resim, harç, para cezaları ve ferilerini de kapsamaktadır[2] (6183 sayılı Kanun m.1 ve 2). Kamu borçlarından da öncelikle şirket sorumlu olmakla beraber, şirketin takip edilmesi ve takibin semeresiz kalması durumunda artık sermaye hisseleri oranında ortakların mamelekine gidilebilecektir. Takibin semeresiz kalmasından, aciz vesikasının alınması anlaşılmalıdır[3]. Ortaklar, kamu borçlarından sermaye hisseleri oranında sorumlu olduklarından, müteselsil sorumlulukları yoktur. Yani idare, eğer şirket tek ortaklı değilse, tüm kamu alacağı için tek bir ortağı takip edemeyecektir[4]. Anonim şirketlerde ise ortaklar, salt şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sorumludur Bu itibarla, anonim şirket ortağı, özel ya da kamu hukukundan kaynaklı bir borçtan sorumlu tutulamaz. Dolayısıyla şirketten tahsil edilemeyen vergi borcunun tahsili amacıyla, taahhüdünü yerine getirmiş anonim şirket ortağına başvurulması mümkün değildir[5]

6183 sayılı Kanun m.35/2 hükmüne göre, “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur”. Buna göre, limited şirket ortağının, şirketteki payını devretmesi durumunda, payın devri tek başına ortağı sorumluluktan kurtarmamaktadır. Payını devreden ortak, payın devrinden önceki tarihe dair kamu borçlarından sorumlu olmaya devralan ortakla beraber devam eder. Keza m.35/3 hükmüne göre, “Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur”. Söz gelimi, 10.04.2025 tarihinde limited şiret ortağı A payını B’ye devretmiş olsun. 01.04.2025 tarihinde tarh edilen verginin (borcun doğduğu tarih) vadesi 01.06.2025 ise (ödenmesi gereken zaman), A ve B, A’nın sermayesi oranında bu borçtan sorumlu olacaklardır. Ancak A ve B’ye başvurulabilmesi için de kamu borcunun şirketten tahsil edilememesi gerekmektedir.

II. ŞİRKETİN KAMU BORÇLARI NEDENİYLE ORTAKLAR HAKKINDA İHTİYATİ HACİZ UYGULAMASI

Şirketten tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu borçlarından dolayı limited şirket ortaklarına ihtiyati haciz uygulaması da yapılabilmektedir. Bir Danıştay kararında da bu husus vurgulanmıştır. Karara göre:

"İdarenin, kamu alacağını güvence altına almak amacıyla 6183 sayılı Kanun'un 13. maddesinin (3) numaralı bendinde öngörülen durum ya da ihtimalin gerçekleştiğini ortaya koyması halinde asıl borçlu hakkında ve yine kanunda belirlenen sorumluluk şartları gözetilerek asıl borçluya ait kamu borcu nedeniyle takip edilebilecek olan limited şirket ortağı hakkında ihtiyati haciz işlemi tesis etmesinin önünde hukuken bir engel bulunmamaktadır.

Bu itibarla, asıl borçludan tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarına ilişkin olarak 6183 sayılı Kanun'un 13. maddesinin (3) numaralı bendi uyarınca limited şirket ortağı hakkında ihtiyati haciz kararı alınabilmesi için öncelikle kamu alacağının asıl borçlu adına usulüne uygun olarak tahakkuk ettirilmesi, ancak alacağın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 37. maddesindeki kurallar uyarınca belirlenen vadesi içinde ödenmemesi gerekmektedir. Ayrıca asıl borçlunun anılan Kanun'un 54. maddesinde öngörülen yöntemlere göre usulüne uygun bir biçimde takip edilmesi, bu kapsamda özellikle teminatsız alacaklarda asıl borçlu adına düzenlenen ödeme emrinin usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesi hukuken zorunludur.

Dolayısıyla limited şirket ortaklarının ancak tahakkuk ettiği halde vadesinde ödenmeyen ve asıl borçlu tüzel kişiliğin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu borçlarından dolayı sermaye hissesi oranında sorumlu tutulabilecekleri ve haklarında şirket borçlarıyla ilgili olarak ancak bu aşamada amme alacağının korunmasına yönelik olarak sermaye hissesi oranında ihtiyati haciz işlemi tesis edilebileceği anlaşılmaktadır[6]”.

Önemi nedeniyle belirtmek gerekir ki ortağın malvarlığına ihtiyati haciz ancak sorumlu olduğu döneme isabet eden kamu alacakları ile sınırlı olarak tatbik edilebilir. Keza kararda vurgulandığı üzere, kamu borcun şirketten tahsili için gerekli takipler yapılarak tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılması gerekir.

detail-photo-fancybox-0

Av. Mehmet Talha IŞIK

-------------

[1] Oruç Hami Şener, Ortaklıklar Hukuku, 3. Baskı, Seçkin Yayınları, İzmir, 2017, s.757.

[2] İlknur Kaya,” Limited Şirket Ortağının Kamu Borçlarından Sorumluluğu ve Danıştayın 2013/1 E. ve 2018/1 K. Sayılı İBK Üzerine Kısa Bir Değerlendirme”,A ndHD, Cilt: 6 - Sayı: 1 - Ocak 2020, s.140.

[3] Şener, s.758.

[4] Yılmaz Özbalcı, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Yorum ve Açıklamaları, Ankara, Oluş Yayıncılık, 2006, s. 359.

[5] S. Murat KURU, Vergi Alacağının Güvence Altına Alınması Yöntemlerinden İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tahakkuk Müesseselerinin İncelenmesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırıkkale, 2018, s.65.

[6] Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, E. 2021/1125 K. 2022/1094 T. 05.10.2022.